: God's Gamble : Revenge's Poisionous Game :
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesGiriş yapKayıt Ol





♦ God's Gamble yeni kadrosu ve temasıyla aktif hâle gelmiştir.

♦Toplu msn adresimiz group1062728@group sim.com dur.

♦Avatar boyutu 170x300'dür.

♦ Her üye öncelikle buraya başvurarak RP'sini puanlatmalı, daha sonra ise ırkına karar vererek rütbe seçimini yapmalıdır.

♦ Rütbe edinen üyelerimiz model seçimini yaparak karakterlerinin görünüşlerini belirleyebilirler.

♦Eğer Cadı veya Büyücü'yseniz buradan karakteriniz için bir özel yetenek sahibi olabilirsiniz


♦ Gelecek Postası


Büyücü dünyasından haberler.

♦ Ay Işığı
Vampir dünyasından haberler.

♦ Gizli Geçit
Elf dünyasından haberler.

♦ Dalgaların Fısıltısı
Aquarina Çalkalanıyor!



Ayın rol oyunu. Rol oyunu. {Isimler}

Ayın erkek rol oyuncusu. Isim - Rol oyunu.

Ayın kadın rol oyuncusu. İsim - Rol oyunu.

Ayın düşmanları. Isim & Isim - Rol oyunu.

Ayın çifti. IsimxIsim - Rol oyunu.

Ayın takımı. Isim. {link}




 







 

 Göldeki Ziyaret

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lorelei Adorlee
IV. Sınıf Aethraux
IV. Sınıf Aethraux
Lorelei Adorlee


Mesaj Sayısı : 182
Yaş : 28

Göldeki Ziyaret Empty
MesajKonu: Göldeki Ziyaret   Göldeki Ziyaret Kilitt11Ptsi Tem. 04, 2011 8:43 pm


Göldeki Ziyaret Teresa_palmer_57Göldeki Ziyaret 307pzfd
Lorelei Adorlee & Marteena

    Yaşlı adam ona kollarını uzattığında korkudan titriyordu. Kalbinin göğüs kafesine yaptığı baskı artıyordu. Artık biliyordu. Ölmüştü ve cehenneme gitmişti. Şu an da üvey babası tarafından cezalandırılıyordu. Babası ona yaklaştıkça genç cadının arkasındaki duvar da müttefik gibi ona yaklaşıyordu. Etraflarında onları saran yüksek ateş ve önündeki ateş havuzu dışında bir şey yoktu. Karanlığa gömülmüşlerdi resmen. Adam iyici ona yaklaştığında derisi dökülmeye başlamıştı. Eriyor da olabilirdi. Lorelei bunu kestiremiyordu. Adam yaklaşırken “Benden kaçamazsın. Ateşten kaçamazsın. Su seni koruyamaz.” Diyordu. Lorelei’nin nefes alış verişi hızlanmıştı. İçindeki korku yıldırımları hücrelerine düşüyor, onları sarsıyordu. Düşünmesine engel oluyordu. Kendini adama doğru iten duvara yapıştı. İtebildiği kadar itmeye çalışıyordu. Başarısız olduğunu bilse de pes etmiyordu. Adam artık onun dibindeydi. Lorelei başını sağa çevirdi ve gözlerini kapattı. Adam dediği babası, yüzünü buruşuk ve dökülen ellerinin arasına aldığı sırada etraflarındaki ateşi titretecek bir çığlık atmıştı.

    Korkuyla açılan gözleriyle fırladı yatağından. Ellerini yatağa bastırıp destek almaya çalışıyordu. Nefesini düzenlemeyi başaramıyordu. Bu adamın her gün başka işi yok gibi rüyalarına girmesinden nefret ediyordu. Bugün gördüğüyse en kötüsüydü. Ateşten korkmazdı ama içinde ona karşı biriken bir korku oluşmuştu şu saniyelik rüyada. Babasının söylediği kelimeler kulaklarında çınlıyordu. Bunun yüzünden şizofren olup geleceğini mahvedecekti. Yataktan kalktı ve asasını sallayarak yatağı düzenledi. Dolabından aldığı siyah eşofman altını giydi. Üzerine her zaman giydiği gibi kolsuz, beyaz tişörtünü giydi. Tişörtün üstünde “Kiss me” yazıyordu. Lorelei her zaman bunun komik olduğunu düşünmüştü ama şu an hiçbir şey düşünemiyordu. Giyinmişti ama nereye gitmeyi planlıyordu? İşte bu can alıcı soruydu. Aynaya baktığında bile hala etrafında ateş varmış gibi hissediyordu. Asasını eline aldı ve yavaşça salladı. Komedinin üzerinde beliren bir bardak suyu tepesine dikti. Yavaşça komedinin üzerine bırakırken asasını tekrar salladı ve “Evapsie.” Diye fısıldadı.

    Geldiği yerin neresi olduğunu düşünmesine gerek yoktu. Crystalnest şehrindeydi. Son zamanlarda büyücü şehirleri hariç her yerde bulunuyordu ama bu farklıydı. Şehre huzur bulmak veya gezmek için değil, ateşin neredeyse hiç bulunmadığı bir yere gelerek ondan kurtulduğunu düşünmek istemesiydi. Ormanlarında yol alırken hiçbir ormanın Valerio ormanlarının yerini tutmadığını düşünüyordu. O ormanı hiçbir şeye değişmezdi. Elleriyle birkaç dalı iterek karşısındaki mavilikle karşılaştı. Saçlarını sağ omzunda topladı ve derin bir nefes aldı. Lorelei’ye göre kurtulmuştu. Göle yaklaştığında yere oturdu. Üstünün kirlenip kirlenmemesi umurunda değildi. Babasının dediği gibi değildi, işte kaçmıştı. Yüzünde oluşan tebessümle karşısında duran mavi sonsuzluğa baktı. Gerçekten şizofrenleşmişti. Ayakkabılarını çıkararak eşofmanını dizlerinin üzerine kadar katladı. Ayaklarını göle daldırdı ve suyun tenine temas etmesiyle verdiği huzura kendini teslim etti. Nedense yüzündeki tebessüm, gözlerindeki yaşlara engel olamıyordu. Yaşlar yavaşça yanağından süzülürken istemsizce mırıldanmaya başladı. Şarkıyı nereden hatırladığını bilmiyordu. Sadece aklına geliyordu dizeler.

    Sing me to sleep
    Sing me to sleep
    And then leave me alone
    Don’t try to wake me in the morning
    ‘Cause I will be gone
    Don’t feel bad for me
    I want you to know
    Deep in the cell of my heart
    I will feel so glad to go.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marteena
Çellist
Çellist
Marteena


Mesaj Sayısı : 54
Lakap : Mortal Instinc

Göldeki Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Göldeki Ziyaret   Göldeki Ziyaret Kilitt11Salı Tem. 05, 2011 12:19 am

Koltuğunda oturuyordu. Ailesinden kalma bu evde tek başınaydı artık. Ailesi yoktu. Onları, götürmüşlerdi. Bunu kabul etmesi çok zordu ve artık dayanılmaz hal alıyordu. Bütün acısını çellosundan çıkartıyordu. Acısını melodilere döküyordu. Melodiler onun dili olmuştu artık. O sustuğunda, konuşacak tek dili kalıyordu: melodiler. Küçüklüğünden beri melodilere büyük bir aşkla büyümüştü. Göl kenarında Nymph' lerin verdiği eğlencelerde duymuştu onları. Çeşitli yerlerden çıkıyorlardı. Suyun göle damlaması bile bir melodiydi. İnce bir melodi... Çok şey anlatıyorlardı ve artık, Marteena onları görebiliyordu. Melodileri görebiliyordu. Her gözlerini kapattığında bir melodi geçiyordu gözünün önünden. Ve melodi ile birlikte gelen çeşitli görüntüler... Genelde ailesiydi bu görüntüdekiler. Bazense yaşadığı başka bir olay. Nymph' lerin susuz bırakılarak öldürüldükleri. Kırmızı dudaklarının nasıl çatladığını hatırlıyordu. Onlara dokununca dağıldıklarını görüyordu. En kötüsüyse onlara kendisinin dokunduğunu görüyordu. Onları hissediyordu. Avuçlarının içinde kayboluşlarını hissedebiliyordu. Bunları her hatırladığında sıçrayarak uyanıyordu. Bunları ancak uyuduğunda görebiliyordu ve bunları gördüğünde uyuduğunun da farkına varabiliyordu.

Marteena çellosunun yanına gitti. Yapıldığı ahşabın kokusunu suyun altından dahi alabiliyordu. Çok güzeldi. Pürüzsüzdü. Elini tellerinde gezdirdi. Konumu aldı ve çalmaya hazırlandı. ancak çalamadı. Bir ses duydu.


“Sing me to sleep
Sing me to sleep
And then leave me alone
Don’t try to wake me in the morning
‘Cause I will be gone
Don’t feel bad for me
I want you to know
Deep in the cell of my heart
I will feel so glad to go.”


Ardından suya düşen bir göz yaşı. Göz yaşının tadını duyabiliyordu. Acı dolu, parçalanmış bir öykünün gözyaşları... Peki ağlayan kimdi? Kız şarkının devamını getirmedi. Ancak bu şarkının bitmesi gerekiyordu. Marteena çellosunu bıraktı ve su üzerine doğru hareketlendi. Suyun içinden gördü onu. Ayaklarını suya uzatmıştı. Burnunun ucunda sallanan bir damla gözyaşı... Bu kız ağlamamalıydı. Emindi ki gülerken daha güzel görünüyordu. Marteena yukarıya doğru hareket etti. Şarkıyı devam ettirirken kızın ayak bileklerini tuttu. Kız kendini geri çekmemişti. Marteena elleirni kızın bacaklarına sürttü. Diz kapaklarına eli gelince başını sudan çıkardı. Şimdi sesinin çınlamasını daha iyi duyabiliyordu. Çok nazikti, tatlıydı. Direk kızın gözlerine baktı.

"Sing me to sleep
Sing me to sleep
I don’t want to wake up
On my own anymore

Sing to me
Sing to me
I don’t want to wake up
On my own anymore

Don’t feel bad for me
I want you to know
Deep in the cell of my heart
I really want to go

There is another world
There is a better world
Well, there must be
Well, there must be
Well, there must be
Well, there must be
Well

Bye bye
Bye bye
Bye"


Şarkıyı bitirmişti. Gülümsedi. Çok içten ve sıcak bir gülümsemeydi bu. Elini uzattı. Tokalaşmak istiyordu. Uzun parmaklarına ayışığı değdiğinde teni daha da şeffaflaştı. "Adım Marteena." dedi. Kız Marteena' nın elini sıktı. Biraz şaşırmış gibiydi. Belki de evet, şaşırmıştı. Marteena gölde geri geri yüzmeye başladı. Kızdan biraz uzaklaştı. Kız olduğu gibi görüş alanına girdi. "Seni bu kadar üzen nedir, prenses?" diye sordu. Kız dudaklarını araladı. "Seni zorlamak istemiyorum. Lütfen beni yanlış anlama. Tamam mı?" diye devam etti Marteena. Kız Marteena' ya baktı ve gülümsemesi ile ona karşılık verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lorelei Adorlee
IV. Sınıf Aethraux
IV. Sınıf Aethraux
Lorelei Adorlee


Mesaj Sayısı : 182
Yaş : 28

Göldeki Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Göldeki Ziyaret   Göldeki Ziyaret Kilitt11Salı Tem. 05, 2011 11:18 pm



    Şarkının sonunu getirmemişti. Söylemek içinden gelmiyordu. Aklında birden beliren bir soru işareti engelliyordu bunu. Bu yaşadığı kendi hikâyesi miydi? Herkes yaşadığının ne olduğunu düşünmeden yol alıyordu. Ama çoğunun yaşadığı kendi hikâyesi bile değildi. Belki de Lorelei’nin yaşadığı bunca kötü olayda kendi hikâyesi değildi. Bunca zamandır başka hikâyelerde boğuluyordu. Aklında debeleniyordu bu sorular. Lorelei sadece inanmak istediğine inanan biriydi. Böyle olmasa gerçekleri görebilirdi. Gerçeklerle kâinatı bile yönetebilirdi. Tek sorun onları nasıl bulacağıydı. Tenine nüfuz eden suyun berraklığı gibiydi gerçekler; belirgin bir o kadar da gizemli. Suyun ayaklarını yakı zamanda büzüştüreceğini bildiğinden çekmeye karar verdi genç cadı. Tam ayaklarını suyun içinden çekecekti ki, durdu. Onu durduran ayaklarını birinin tuttuğu hissiydi. Hareket etmedi. Söylemeyi kestiği şarkının devamı kulaklarına ulaşmaya başladığında kulaklarını kapattı ve dinledi. Gerçekten yorulmuştu her şeyden. Suyun içinde tenine her ne değiyorsa suyun yüzeyine çıktı onun hizasında. Şarkısını bitirmiş su yüzeyine çıkan, güzel ve Lorelei’ye gerçekten doğaüstü gelen hoş bir neşeye sahip nymph kızıydı. Kanatlarını görmek için gözlerini kıstı ama göremedi. Gerçekten inceydiler.

    Nymph kendisini tanıtırken elini Lorelei’ye uzattı. Lorelei konuşmak istemiyordu ama kızın kibarlığın karşılık vermesi gerektiğini de düşünüyordu. Ona uzanan, neredeyse şeffaf tenli eli sıktı. Gerçekten bir nymph ile mi konuşuyordu? Hayatında fazla nymph ile yakınlaşmamıştı. Bir kaçını gene gezerken görmüş sadece bakmıştı. Nymph ondan uzaklaştığında, Lorelei ayaklarını sudan çıkarıp çimlerin üzerinde bağdaş kurmuştu. Burası sonuçta onun yaşam alanıydı, değil mi? Üzerindeki eşofman ıslanmıştı ama umursamadı. Elini gererek parmak kemiklerini çıtırdatırken nymph kızın sorduğu soruyla duraksadı. Dudakları konuşmak istercesine kıpırdandı ama konuşmadı. Bu da her gün olduğu gibi konuşmama günlerinden biriydi. Kız bütün iyiliğiyle açıklamasını sürdürüyordu. Lorelei’nin içinde bir yerlerde, Jo ile keşfettiği ruhu ona bu kadar kaba davranmaması gerektiğini fısıldıyordu. Yüzünü ona gülümseyerek bakan Marteena’ya çevirdi. Dudaklarına bir gülücük yerleştirdi ve samimi bir ifadeyle baktı ruhunun zoruyla.

    Saçlarını arkaya savurduğunda kız suda gidip geliyordu. Sıradan bir nymph kızıydı işte. Suda mutluluktan uçuyorlardı. Lorelei yüzüne yerleştirdiği gülümsemeyi bozmadan “Adım Lorelei, Lorelei Adorlee.” Dedi fısıltıya yakın bir sesle. Kız ona gülümsemeye devam ediyordu. Bu kadar belirgin bir samimiyetle dolaşması ona saf bir hava katsa da yüz hatları bunu gölgeliyordu. “Sadece dinlenmeye gelmiştim. Bir nmyph ile karşılaşacağımı tahmin etmeliydim.” Diye devam ettirdi kendini tanıtmasını. Sonunda alaycı bir gülümsemeyle karşılık verdi. Yaşadıklarını umursamayan bir hava vermek istiyordu belki de. Kızın samimi havasını boş vermek istemiyordu. Çok az sayıda dostu vardı ki buna bir kişiyi daha eklemesinde hiçbir sorun olmazdı. Kıza baktığında epey uzaklaşmış olduğunu gördü. En azından eğleniyordu. “Karaya gelmen bir sorun oluşturmaz sanıyorum.” Kız onaylarken gülümsedi ve karaya doğru gelirken suyun içinde yürüyor gibiydi. “Hey, gerçekten uçabiliyor musun?” Lorelei sonunda kıkırdamıştı hafifçe. Bunu güzel bulmasına rağmen, neredeyse görünmeyen kanatlarıyla uçup uçamadığını merak ediyordu.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marteena
Çellist
Çellist
Marteena


Mesaj Sayısı : 54
Lakap : Mortal Instinc

Göldeki Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Göldeki Ziyaret   Göldeki Ziyaret Kilitt11Cuma Tem. 08, 2011 9:57 pm

Uçmak Marteena için biraz korkutucuydu. Çünkü annesi uçarken öldürülmüştü. Kanatlarından vurulup yere düşürülmüş ve kemikleri ufalanana kadar dövülmüştü. Onu o halde görmüştü. Müdahale etmeye çalışmıştı ancak annesi ona gitmesini işaret etmişti. O da annesinin sözünü dinlemiş ve koşarak göle gelmişti. Göle geldiğinde o kadar susamıştı ki iç organlarının susuzluktan çatladığını hisseder olmuştu. Kendini göle attığında dibe vurana kadar hareket etmemişti. Gözlerini açtığında öldüğünü ve cennete gittiğini düşünmüştü. Ancak çevresinde tanıdık yüzleri görüp sesleri duyunca hala acımasız dünyada kaderini devam ettirdiğini anlamıştı. Lorelei' nin gözlerine baktı. Bir tehlike sezemedi. Tehlikeli olsaydı anlardı. Hatta, onun yanına gelip şarkı da söylemezdi. Tehlike olsaydı tanırdı. Çünkü onunla birçok kez karşılaşmıştı. Siması o kadar tanıdıktı ki yanında arkadaşıymış gibi dolaştığını bile düşünüyordu bazen.

Marteena gözlerini kapattı. Uçması için odaklanmasına gerek yoktu. Ancak havalandıktan sonra gözlerini açtığında kendini daha iyi hissediyordu. Sanki rüzgar anne ellerini ona dolamıştı ve onu kaldırıyordu. Ona ninni söylüyordu. Marteena gözlerini açtığında kızılımsı gökyüzüyle karşılaştı. Ormanın üzerini görebiliyordu. Güneşin batışını ve etrafa saldığı renkleri gördü. Mor, turuncu ve kırmızı birbirine girmişti. Marteena ,tehlikeli olmasa, onlara doğru uçardı. Deyemeyeceğini biliyordu. Onlara asla ulaşamayacağını da... Ancak istiyordu. onlara doğru uçmak istiyordu. Kafasını aşağıya eğdi. Lorelei onu izliyordu. Keyifli gibiydi. Marteena kendini bıraktı ve gölün yüzeyine yakın yerlerde uçmaya başladı. Havada döndü. Yüzü göl yüzeyine çevrikti. Kalp atışları göl yüzeyini titreştiriyordu. Gülümsedi ve kendine el salladı. Eğlenceliydi. "Fiyyuuuu..." diye bir ses duyuldu Marteena' dan. Tekrar gökyüzüne doğru havalandı. Lorelei' nin üzerine geldi. kızın üzerine doğru düşmeye başladı. Kendine yön verdi ve etrafından dolaştı. Son olarak da kolunu uzattı ve yan yatar pozisyonda yere indi. Derin bir nefes aldı Lorelei' ye bakarken. Kıkırdamaya başladı. Küçük bir çocuk gibi görünüyordu. Bu halini hiç sevmiyordu ancak eğlenmişti. Uzun bir aradan sonra eğlenebilmişti.

Elinden destek alarak oturur vaziyete getirdi kendini. Omuriliği dışarı çıkmıştı iyice. Parmak ile sayılabilirdi omurları. Kendince bir şeyler mırıldanıyordu. Kim bilir, belki de büyülü sözcükleri söylüyordu: melodileri. Birden yanında birisinin olduğunu hatırladı ve titreyerek kendine geldi. Güneş son ışınlarını üzerilerine gönderirken gözleri kamaştı. Elini siper yaptı ve kıza baktı. Ağlamaktan gözleri şişmişti. Elini yüzüne koydu ve "Ne için ağladığını bilmiyorum ama ağlama. ağlamak senin gibi güzel bir kıza yakışmıyor. Aslında ağlamak kimseye yakışmaz. Eğer anlatmak istersen, saygıyla dinlerim." Elini çekti ve gülümseyerek göz kırptı. Toprağın altından çıkan kurtçukların çırpınışlarına baktı. Onlarda yollarını şaşırmışlardı.

Aynı Marteena gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lorelei Adorlee
IV. Sınıf Aethraux
IV. Sınıf Aethraux
Lorelei Adorlee


Mesaj Sayısı : 182
Yaş : 28

Göldeki Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Göldeki Ziyaret   Göldeki Ziyaret Kilitt11Cuma Tem. 15, 2011 1:07 pm


    Karşısındaki nymphe daha Marteena demeye alışamadığını fark ettiğinde buna alışması gerektiğini de biliyordu. Onun etrafındaki havayı mutlulukla doldurarak uçmasını izlediğinde her şeyden bir mutluluk çıkarması gerektiğini de fısıldamıştı ruhu. Marteena’nın uçmanın getirdiği heyecanla çıkardığı sesle Lorelei’nin gülmesine neden oluyordu. Hiç uçmamış mıydı acaba, diye düşünmeden edemedi. Marteena yanına geldiğinde Lorelei göle bakıyordu. Gözyaşlarına hâkim olmayı başarmıştı. Babasının hayaletinin onu takip etmesi gibi bir olasılığın olmadığını bilse de kurtulamaması tuhaftı. İşte bu Lorelei’i bitiren şeylerin en büyüğüydü.

    Kızın destek vermek isteyen sesiyle ona döndü. Kız bütün samimiyetiyle onunla konuşmak istiyor, derdine ortak olmak istediğini belirtiyordu. Lorelei ise bunu söylemek ve dertleşmek için Joella’yı tercih edeceğini biliyordu. Bir elf ile bir nymphin özellikleri arasında çok fark yoktu; ancak elfler daha eğlenceliydi. Nymphler çok duygusaldı, en azından Lorelei öyle olduklarını düşünüyordu ki Marteena’da bunun kanıtıydı. Zorla gülümsedi ve ona hafif ve içten gülümsemesiyle bakan kıza döndü. Kendisini anlatmak istemediği gibi babasından da bahsetmeye niyeti yoktu ancak konuşabilirdi, değil mi?

    Sanki geçmişimden kurtulamıyorum. Nefret ettiklerim içimde büyüyor, anlıyor musun?” Ne demek istediğini çözemese de şunu biliyordu ki kimse geçmişinden kaçamazdı. Geçmişine sahip çıkmayanın geleceği olmazdı. Ancak geçmişi ruhunda böyle izler bırakıyorsa, geleceğinin olmamasını tercih edeceğini hissediyordu. Bir yandan da kendini sorguluyor, bununla başa çıkması gerektiğini düşünüyordu. Marteena’ya boş bakan gözlerini tekrar göle çevirdi. Rüyasında, daha doğrusu kâbusunda gördüğü ateşlerden kurtulacağı tek yere gelmişti ama kurtulabilmiş miydi, yoksa aksine o ateşin içine mi yürümüştü?

    Spoiler:





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marteena
Çellist
Çellist
Marteena


Mesaj Sayısı : 54
Lakap : Mortal Instinc

Göldeki Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Göldeki Ziyaret   Göldeki Ziyaret Kilitt11Paz Tem. 17, 2011 11:11 pm

    Geçmişle ilgili derin sorunlar... Marteena nefretin içinde büyümesinin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu. Ailesini katleden o zalimler Nymph savaşçılar tarafından öldürülmüşlerdi. Gözlerine sokulan ok beyinlerinden çıkmıştı ancak Marteena, onları kendi elleriyle öldürmek isterdi. Askerler olamadan... O zalimleri bağlayıp onlara acı çektirmek. Ailesine böyle yapmışlardı, değil mi? Ağabeylerinin kanatlarını koparmışlardı. Onları suya yakın bir yere bağlamışlardı. Suyu görüyorlar ama ulaşamıyorlardı. Bu onları bedensel ve psikolojik olarak çok yıpratmıştı. Sonunda ölmüşlerdi. Babasını susuz bırakmışlardı. Ormanın en ücra köşesine atmışlardı. Babasının ölümünü görmemişti ancak, ağabeylerininkini görmüştü. Suyun içinden izlemiş ve hiçbir şey yapamamıştı. Annesini göl kenarında ağlarken sürekli görüyordu. Gözyaşları göle damladığında onları tadabiliyordu. Öfke, pişmanlık ve acı... Annesi kahrından ölmüştü. Onların bütün katilleri canilerdi. Ancak onları öldürmek de Marteena' ya nasip olmamıştı. İçinde kalan öfke hiçbir zaman dışarı vurmamıştı. Hep içinde sindirmeye çalışmıştı. Madem ki konu açılmıştı, konuşma sırası Marteena' daydı.
    "Nefret ettiklerinin sana musallat olmasını iyi bilirim. Onlara çok kızgınsındır. onları istemezsin. Bir süre sonra unutursun. Yani, unuttuğunu düşünürsün. Aslında unutmamışsındır. Tam buradalardır." İşaret parmağını başına koydu. Daha sonra indirdi ve elini altına alıp üzerilerine oturdu. "Bir gün amansız bir şekilde seni rahatsız ederler. Aklını kurcalarlar. Sana geri dönerler. Sonunda, patlarsın. Dışarıya olmasa bile onları içinde yaşattığın sürece bu patlama bitmez. Katlanarak gider. Bu lanet bir durumdur." Durdu. Kıza baktı. Onu dinleyip dinlemediğinden emin değildi. Kafasını hafifçe eğdi ve kıza baktı. Kulağının onda olduğunu biliyordu. Çünkü durduğunu fark etmişti. Marteena devam etti. "Benim ailem öldürüldü. Caniler tarafından..." İçindeki öfkeye hakim olamıyordu. Konuşmaya başladığında sesi yüksek, tiz ve çatallı çıkıyordu. Öfkeden ağlamaya başladığını fark etti. Ellerini savuruyordu sürekli, konuşması hararetlenmişti. " Ağabeylerimin kanatlarını koparttılar, babamı ormanın en ücra köşesine attılar, annem kahrından öldü ve ben... Doğduğumdan beri ölüymüşüm. Haberim yoktu. Bu kader ile baş etmek çok zor. Kendimi tamamen çelloya verdim ama olmuyor. Bazen o kadar sinirleniyorum ki patlama noktasına geliyorum. Çello elime alıyorum ama hiç sakin parça çalamıyorum. İlla ki kızgınlığımı dışarıya vuracak parçalar... O caniler öldüler. Hepsi aynı şekilde, işkence çekerek öldü. Ama ben, onları bizzat ben öldürmeliydim. Bunu ben yapmalıydım ama olmadı. İzin vermediler. Dışarı çıkmak tehlikeli dediler. Asıl tehlikeli olanın içeride olduğunu fark edemediler. Tehlikeli olan bendim. Sinirden patlasaydım kimse beni durduramazdı. Ucunda ölüm olduğunu bildiğim halde öldürürdüm." Gözlerini kapattı. Gözleri yanıyordu. Geçmiş sonunda patlamıştı ve Marteena' nın canı çok yanmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Göldeki Ziyaret
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
: God's Gamble : Revenge's Poisionous Game : :: Nymph Dünyası :: CRYSTALNEST :: Rosenvale-
Buraya geçin: