: God's Gamble : Revenge's Poisionous Game :
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesGiriş yapKayıt Ol





♦ God's Gamble yeni kadrosu ve temasıyla aktif hâle gelmiştir.

♦Toplu msn adresimiz group1062728@group sim.com dur.

♦Avatar boyutu 170x300'dür.

♦ Her üye öncelikle buraya başvurarak RP'sini puanlatmalı, daha sonra ise ırkına karar vererek rütbe seçimini yapmalıdır.

♦ Rütbe edinen üyelerimiz model seçimini yaparak karakterlerinin görünüşlerini belirleyebilirler.

♦Eğer Cadı veya Büyücü'yseniz buradan karakteriniz için bir özel yetenek sahibi olabilirsiniz


♦ Gelecek Postası


Büyücü dünyasından haberler.

♦ Ay Işığı
Vampir dünyasından haberler.

♦ Gizli Geçit
Elf dünyasından haberler.

♦ Dalgaların Fısıltısı
Aquarina Çalkalanıyor!



Ayın rol oyunu. Rol oyunu. {Isimler}

Ayın erkek rol oyuncusu. Isim - Rol oyunu.

Ayın kadın rol oyuncusu. İsim - Rol oyunu.

Ayın düşmanları. Isim & Isim - Rol oyunu.

Ayın çifti. IsimxIsim - Rol oyunu.

Ayın takımı. Isim. {link}




 







 

 Josephine vs. Mrs. Puppy

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Józef
Elf Tarihi Profesörü - Faelnirv Sorumlusu
Elf Tarihi Profesörü - Faelnirv Sorumlusu
Józef


Mesaj Sayısı : 60

Josephine vs. Mrs. Puppy Empty
MesajKonu: Josephine vs. Mrs. Puppy   Josephine vs. Mrs. Puppy Kilitt11Cuma Haz. 24, 2011 10:40 pm

    Yer: Le Dahlia Noir Bar, Barmen Tezgâhı.
    Saat: Gece yarısına yarım saat kala.
    Oyuncular: Lethe Ija Aurel, Józef.
    Kurgu: Kim daha fazla kişi tavlayacak Josephine? İddiaya var mısın?


Xänaphia Akademisi
Okul sonrası, akademiden kaçış yapmak öğrenciyken bile en sevdiği şeylerden birisiydi. Ay bütün ihtişamıyla parlarken, o ve Lethe gece yarısına yakın iken akademiden kaçıp gidebiliyorlardı. Bu, artık onlar için çocuk oyuncağı olacaktı ki, genç profesörler, okulun bütün gizli geçitlerini ezbere biliyorlardı. Her zamanki gibi masasında oturup önünde parşömeni ile bir şeyler karalıyordu. Loş ışıktan dolayı gölgesi duvara, zifiri karanlık olarak yansıyordu.

    Farklı yerler diyorum Ija, farklı. Le Dahlia Noir mesela. Daha iyi. Farklı yüzler. Neyden bahsettiğimi biliyorsun güzelim. Gece yarısı olmadan, dolunay o görkemli ışıklarını -senin kadar olmasa da- insanların üzerine tam yağdırmadan önce.
    Józef.
    Not: Seni özledim.


Yazdığı cümlelerin biraz karmaşıklığı, biraz şehvetiyle birlikte kadını katlayıp zarfa koydu. Kutuda duran faresini çıkardı dışarı. Siyah renklerinin yanı sıra kırmızı gözleri, onu fazlasıyla itici kılıyordu. Zarfı fareye uzattı. Ufak bir hareketle kapan yaratığa ne söylemesine gerek yoktu. İnsanın içini gıdıklayan sesiyle birlikte fare odadan ayrılırken, tüm ihtişamıyla ayağa kalkıp hafifçe gerindi. Ufak odasının duvar rengi, kitaplardan görünmüyordu. Yatağının üstündekilere baktı bir süre. Yaklaşık bir saat kadar önce çıkarmış olduğu kıyafetlere baktı. Bu kadar basit giyinmek istemiyordu. Gerçi, ne kadar iyi giyinirse giyinsin Lethe'nin yanında sönük kalacağı kedin bir olguydu. Kotu gidip hızlıca üstünde tişörtünü geçirdi. Hafif dar olması, karın kaslarını birazda olsa belli ediyordu. Sarı tişört, sarı... En sevdiği renk. Üstünde giydiği kareli gömlek ve hemen ardından onun üstüne giydiği gri renk ceket, garip bir uyum oluşturmuştu. Yine de, itici renkler söz konusu bile olamazdı. Platin sarısı saçlarını dağıttı biraz. Bu loş mekânda ne kadar üstünü düzelte bildiyse, hayatında bir daha asla kötü görünmezdi.

Belli bir süre sonra duyduğu fare sesiyle birlikte bakışları kapıya yöneldi. Cozniak sakin bir şekilde gelip yuvasına girmişti. Bir kaç kelime mırıldandıktan sonra hayvanın kafesinin kapağı sessiz bir şekilde kapanmıştı. Neredeyse her yere sinen parfüm kokusuyla bir hayalet gibi ayrıldı odasından.


Le Dahlia Noir Bar, Nithgech
Gecenin soğuğu tüm bedenini sarmışken, barın sıcaklığı ve içki kokusu o soğukluğu alıp götürmüş, tüm benliğiyle Józef'i sarıp sarmalamıştı. Yeşil tonlarıyla donatılmış bara göz gezdirdi. Uzun zamandır gelmiyordu buraya. Yer ahşap, duvarlar ise açık ve koyu renk yeşillerden oluşmuştu. Bilerek asılmış -veya daha sonradan oluşmuş- yamuk resimler, tavanda bitkilerden oluşmuş ağ ve onlardan sarkan gaz lambaları bu ortamı aydınlatıyordu. Bunun yanı sıra tahta masaların üstüne oyulmuş garip şekiller, bara çok daha garip bir hava katıyordu. Camları ise özeldi, içeriden dışarısı görünüyor, ancak dışarıdan içerinin görünmesi imkansız. Neredeyse birbirleriyle iç içe girmiş masaların arasından ilerledi tezgâha doğru. Yüksekçe olan sandalyelere bakındı. Tam ortadakine oturup başını hafifçe öne eğdi. Kendisine çevrilen bakışlara aldırmadan Lethe'yi beklemeye başladı. Haftalar sonra dışarı çıkıyorlardı ve Lethe'nin, genç profesörü bekleteceği apaçık ortadaydı.

Mırıltılan ve konuşmaların azalmasıyla birlikte, bara Lethe'nin geldiği anlaşılıyordu. Bu elf nereye girse bütün dikkati üzerine toplamayı başarıyordu. Omzunun üstünden baktı gelen kıza. Zarifliği her zamanki gibi hat safhadaydı. Bütün erkeklerin bakışlarına maruz kaldığı da çok bariz belliydi. Hepsine salyalarını toplamalarını istercesine bir bakış atmıştı. Ardından ise, ona doğru yaklaşan tanrıçaya bakış fırlattı. Ona doğru dönüp ince parmaklarını kavradı ve eline ufak bir öpücük kondurdu. "Her zamanki gibi bütün bu aç köpeklerin dikkatini üstüne çekmeyi başardın." Yüzündeki o çekici gülümsemeyle birlikte Lethe'nin oturacağı sandalyeyi biraz kendisine doğru çekti. Bu kıza yakın olmak, içinde müthiş fırtınaların kopmasına sebebiyet veriyordu. "Ne içiyoruz?"


Bu da Józef'in tipini anlamayanlar için temsili resim:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lethe Ija Aurel
Xänaphia Müdür Yrd. & İksir Profesörü
Xänaphia Müdür Yrd. & İksir Profesörü
Lethe Ija Aurel


Mesaj Sayısı : 27

Josephine vs. Mrs. Puppy Empty
MesajKonu: Geri: Josephine vs. Mrs. Puppy   Josephine vs. Mrs. Puppy Kilitt11C.tesi Haz. 25, 2011 4:02 am

Josephine vs. Mrs. Puppy 11000
bared on your tomb;;
i am a prayer for your loneliness. and would you ever soon come above onto me?
Kendisini, yoğun bir süper ego sahibi olan abisinin hizmetine sunmaktan nefret ediyordu. Çoğu şeyden nefret edebilme yetisine sahip olduğu doğruydu, evet; ama bu, apayrı bir boyuta binmişti artık. Öğrencilerin gözünün önünde dahi, onlara olan tutumunu eleştirme cüretinde, sırf ondan bir kademe üstün diye bulunmuş olan abisi, Léonard Golradir Aurel, bunun cezasını çekecekti. Kan kırmızı saçları, günün yorgunluğunu süpürürken, aklındaki ismi tahmin etmek ne kadar zor olabilirdi ki? Kendisinde tek gram dahi güç kırıntısı bulabilmiş olsa, ismini tekrar anımsar, belki de onun hakkında bir şeyler karalardı. Onun asla göremeyeceği, gurur okşayıcı şeyler. Onun için bir defteri olduğunu öğrense, kim bilir ne tepki verirdi, pohpohlanmaktan asla bıkmayan genç adam? Oysa ona soyut isimler armağan edip, bundan asla haberdar olmamasını sağlamak daha güzeldi. Üstelik, aralarındaki tanımsız şeyden rahatsız olduğunu ve biraz daha ciddileşmelerinin gerektiğini düşündüğünü düşünmesini istemezdi. Aslında bundan mutlu olduğu bile söylenebilirdi; aralarındaki şeye bir tanım koydukları an, uçup gidecekmiş gibi hissetmesi normal miydi?

Bir fahişeye duyduğu özen, yüzünde küçük bir tebessüm yarattı. Lethe, ömrü boyunca, onlar gibi sigara içmek istemişti. Kendi zayıflığını kabullenmesi onu şaşırtsa da, sigarayı, hiçbir zaman ağzına yakıştıramamıştı. Ahenk yoksunu küllereydi belki bu fobisi, bilmiyordu. Bilmediği o kadar şey vardı ki, her bir bilinmezlik, ona, bir sigara hediye ediyordu. Bunu bencilce yapıyordu üstelik, tıpkı Lethe kadar bencilce. Biçimli gözlerinin arkasına saklananlar da neyin nesiydi? Gözyaşları mı? Bugüne kadar, onların, kurumuş ya da tenine karışmış olduğuna inanmayı tercih etmişti. Bir inanç daha kaybetmek onu zedelemişti. Yine de bazı alışkanlıklardan vazgeçilemiyordu. Alışkanlık dediği an, aklını aynı isim ziyaret etti: Józef. Birkaç saniye sonra odayı basan fare, bir tesadüf müydü? Zihni, bir soruyu daha nazikçe kabul ederken, Lethe, bundan ne kadar da nefret ettiğini hatırladı. Farenin uzattığı zarfı, aldığı gibi açtı. Parşömenin dahi o kokması ne acıydı. Yüzündeki burukluğun saçma olduğuna kanaat getirdi ve okumaya başladı, sihirli parmaklarından dökülen kelimeleri.

“Farklı yerler diyorum Ija, farklı. Le Dahlia Noir mesela. Daha iyi. Farklı yüzler. Neden bahsettiğimi biliyorsun, güzelim. Gece yarısı olmadan, dolunay o görkemli ışıklarını –senin kadar olmasa da– insanların üzerine tam yağdırmadan önce.
Józef.
Not: Seni özledim.”


Adama, onun asla göremeyeceği bir gülümseme bıraktı. Ruhunu aciz bir kıvama getiren ve onunla düpedüz dalga geçen adamı bu kadar yüceltmemeliydi. Öyle mi yapıyordu sahi? Lethe, her gece, kendini kandırmamış olmayı diliyordu. Fare –fazlasıyla çirkin bir hayvandı–, odadan çıktı ve Lethe ayaklandı. Üzerine adeta yapışan, siyah elbisesini giyecekti; Józef, o elbisesini severdi. Altına henüz geçirdiği deri çizmeleriyse, birkaç dakika sonra, sokaklara neşeli bir melodi katacaktı. Aslında bunu biraz da algıya bağlıyordu; melankoli mağduru biriyle aynı şeyleri paylaşmayı beklemezdi, ki bunu isteyeceği de şüpheliydi. Onu bir türlü terk etmeyen, farklı olma dürtüsüydü tüm suçlu, genç kadın, kendini asla suçlamazdı.

Adımını dışarıya attığı an –küçükken, Józef ile bu konuda uzmanlaşmışlardı–, dondurucu bir soğuk ağırladı onu. Kızıl saçlarıyla, kollarını örttü ve adımlarını sıklaştırdı. Onu, bir süredir beklettiğini biliyordu; fakat adamın, artık buna alışması gerekti. Barın, iki harfi sönük olan tabelasının hemen altındaki kapıyı ittirdiği an burnuna dolan içki kokusu, onu epeyce memnun kılmıştı. Ardından onu karşılayansa, erkeğinin, yoğun parfümü olmuştu. En uç baharatlarla kendinden geçerken, kendine yönelen bakışları delercesine, adama baktı. Lethe da onu özlemişti, hem de bir deliden farksız bir biçimde yapmıştı bunu. Ne barın güzel yeşil tonlarına takılmıştı gözleri, ne de bardaki, nefesi kokan adamlara. Lethe, okulda sürekli görmesine rağmen, uzun zamandır yalnız vakit geçirmedikleri Józef’a doğru ilerlerken, bütün kavramlar soyutlanmıştı. Bu hikayede ne zaman, ne yer, ne de başka bir şey olmalıydı. Sadece ikisi. Ve Lethe, kollarına atılamamanın eksikliğini taşıyordu.

Józef’ın, diğer adamlara attığı bakış, fazlasıyla tatmin ediciydi. Yüzüne yerleştirdiği sinsi ifade ise, Józef’ın, ona doğru dönüp, eline kondurduğu buse ile sonlandı. Kadının, sesini her hücresiyle algılamaya duyduğu özlemi bastırdı, genç adam. “Her zamanki gibi bütün bu aç köpeklerin dikkatini üstüne çekmeyi başardın.” Adam, sandalyeyi kendine doğru çekerken, Lethe, çekici gülümsemesini inceledi. Bunu nasıl yapıyordu, bilmiyordu. Józef, “Ne içiyoruz?” demese, Lethe, yaşadığını fark etmeyecekti. Bir refleksmişçesine, “Tekila.” dedi. Bir türlü itiraf edemese de, kendisini oldukça sarsan tekilanın, tuz ve limonla olan uyumunu severdi. Józef’ın tek işaretinin ardından, shot bardakları önlerine dizildi. Bardağın etrafındaki tuzu yalayan Lethe, bardağı kafasına dikerken, ağzındaki ekşi tat, yeniden hayat bulmasını sağlamıştı sanki. İçkinin getirdiği gazla, adamın kulağına eğildi ve fısıldadı. “Biraz eğlenmek istiyorum. Bir fikrim var, Josephine.” Ah, adamın, buna gıcık olduğunu fazlasıyla iyi bilirdi. Onu gaza getirmek adına bundan iyi bir çözüm olamazdı. “Seninle bir oyun oynayacağız. Bir iddia. Kim daha çok kişiyi tavlarsa, karşı taraf, onun istediğini yapacak.” Geri çekilip, dişlerini gösterdi adama. Havaya kalkan kaşlarının, ‘anlaştık mı’ mesajını verdiklerinden emindi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Josephine vs. Mrs. Puppy
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
: God's Gamble : Revenge's Poisionous Game : :: Elf Dünyası :: NITHGECH :: Le Dahlia Noir Bar-
Buraya geçin: